HOŞGELDİNİZ
  >>> Şiirler 2 <<<
 


EĞER BİR GÜN..


Eğer bir gün kendini ağlayacak gibi hissedersen 
Ara beni 
Seni güldürebileceğime söz veremem 
Ama seninle ağlayabilirim 

Eğer bir gün korktuğun yağmurlar seni ıslatırsa
Göz yaşların süzülürse yanaklarından
Çağır beni
Bil ki seninle ağlayabilirim

Eğer bir gün aşk şarkısı kulağını tırmalarsa
Nameler karışırsa birbirine
Seslen bana
Ben o şarkıyı sana söyleyebilirim 

Eğer bir gün yalnızlığa yenik düşersen
Geceler uykunu bölerse
Haber yolla
Sana anılarımı getirebilirim..


Eğer bir gün her şeyi bırakıp gitmeyi düşünürsen 
Beni aramaya korkma 
Seni durdurmaya söz veremem 
Ama seninle gelebilirim 


Eğer bir gün hiç kimseyi dinlemek istemiyorsan 
Beni ara 
Senin için orada olacağıma söz veririm 
Ve çok sessiz olacağıma da 


Eğer bir gün ölmeye karar verirsen
Beni ara
Sana sensiz olmanın ölüm olduğunu
Anlatabilirim..



Ama eğer bir gün beni arar 
Ve hiç cevap alamazsan 
Çabucak beni görmeye gel 
Belki de benim sana ihtiyacım vardır. 



Geç kalma olasılığını da hesaba kat
Mutlu olabileceğimi düşün
Elinde bir demet gül
Gel mezarıma..

 

 

 BENDEN SONRA MUTLULUK

 Bunca yıl yaşadım
Elime ne geçtiyse yitirdim
Biraz daha yaşayacağım
Yalnız bir şey biriktirdim
 bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce
Belki aç kalacağım
 Suçlanacağım ölünce
Biraz yazdım, artık hep yazacağım
 Hüzünden baş alamadım
Görünce 


ÖZLETİYOR SENİ BU YAĞMURLAR
 

Burada yağmur yağıyor 
Aralıksız yağıyor günlerdir 
Ama sen yine de şemsiyeni 
Almadan gel ilk otobüsle 

Buğulanan camlara usulca 
Yüzünü çiziyorum ki yüzün 
Bir yağmur damlası olup 
Düşüyor yapraklarına gülün 

Güller de bozamıyor bu uzun 
Karanlık sessizliğini kentin 
Anılarını yitiriyor sokaklar 
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları 

Tarih de kekemeleşiyor bazan 
Ki o zaman aşktır tek bilici 
Aşksa yürümek gibi bir şey 
Duyabilmek kuşların gelişini 

Anısı bizsek eğer bu kentin 
Unuttuğu türküler bizsek 
Acıyı rehin bırakıp bir güle 
Anımsatmalıyız bunları bir bir 

Sonra yürümeliyiz seninle 
Sokaklara caddelere çıkmalıyız 
Belki bir aşktır bu kentin 
Belleğini geri getirecek olan 

Burada yağmur yağıyor ama sen 
Şemsiyeni almadan gel yine de 
Özletiyor bu çılgın sağanak seni 
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun 

 

  


SEN SOYLEMEDEN DE BILIYORUM


Seziyorum ki kacacaksin..
Yalvaramam kosamam
Ama sesini birak bende

Biliyorum ki kopacaksin
Tutamam saclarindan
Ama kokunu birak bende

Anliyorum ki ayrilacaksin
Cok yıkkınım yıkılamam
Ama rengini birak bende

Duyumsuyorum ki yiteceksin
En buyuk acim olacak
Ama isini birak bende

Ayrimsiyorum ki unutacaksin
Aci kursun bir okyanus
Ama tadini birak bende

Nasil olsa gideceksin
Hakkim yok durdurmaya
AMA KENDINI BIRAK BENDE


 
 DOST BILDIKLERIM

Sanirdim gunduzdu onlarla gecem
Icimde umitti dost bildiklerim
Ne zaman yikilip yere dustuysem
Birakip da gitti dost bildiklerim
Hepsi varken baharimda, yazimda:
Kisin bir burukluk kaldi agzimda
Seneler senesi oysa gozumde
Cihana esitti dost bildiklerim
Nerde o sozlere kandigim gunler?
Her gulen yuzu dost sandigim gunler
Acidan kahrolup yandigim gunler
Ta canima yetti dost bildiklerim
Meydana cikali asil cehreler
Aydinlanmaz oldu artik geceler
Yalanlar tukendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim
Korkar oldum bana *dostum* diyenden
Yoksa yok olandan, varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldi ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim



HAYYAM

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.

***

Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, 
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; 
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen 
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin. 

***

Günahlarım çok olmasına çoktur benim, 
Ama dinsizler gibi umutsuz değilim: 
Cennet cehennem umrumda değilse de 
Ötede hem şarap olacak, hem de sevgilim. 

***
Şu testi de benim gibi biriydi; 
O da bir güzele vurgun, dertliydi. 
Kim bilir, belki boynundaki kulp da 
Bir sevgilinin bembeyaz eliydi. 

***

Dünyaları değişmem kızıl şaraba; 
Ay da ondan sönük; çoban yıldızı da. 
Şarap satanların aklına şaşarım: 
Ondan iyi ne var alınacak dünyada?

***

İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez: 
Bunlar için didinmene bir şey denmez. 
Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış: 
Bu güzelim ömrünü satmaya değmez. 

***

Cennette huriler varmış, kara gözlü; 
İçkinin de ordaymış en güzeli. 
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz: 
Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili. 

*** 

Tanrım bir geçim kapısı açıver bana; 
Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana; 
Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni 
Haberim olmasın gelen dertten başıma.

***

Bir testici gördüm, çamur içindeydi: 
Ayağı çarkında, elinde bir testi; 
Testinin başında bir yoksulun ayağı 
Kulpunda bir padişahın kellesi. 

***

Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim; 
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim; 
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler, 
Cennetse gün ettiğimiz günlerdir bizim. 

***

İçin temiz olmadıksan sonra 
Hacı hoca olmuşsun, kaç para! 
Hırka, tespih, post, seccade güzel; 
Ama Tanrı kanar mı bunlara? 

***

Orucumu yiyorsam ramazanda 
Mübarek aydan habersizim sanma: 
Çileden gece oluyor da gündüzüm 
Sahura kalkıyorum gün ortasında. 

***

Bir testi aldım çarşıdan ucuza; 
Gizli gizli neler anlattı bana; 
Bir şahdım, dedi; altın kupam vardı; 
Şimdi neyim? Testi oldum şaraba. 

***

Var mı dünyada günah işlemeyen söyle: 
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle; 
Bana kötü deyip kötülük edeceksen, 
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle. 

***

Dün özledim de seni coştum birden bire; 
Çıktım senin yerin dedikleri göklere. 
Bir ses yükseldi ta yukarıda, yıldızlardan: 
Gafil, dedi; bizde sandığın Tanrı sende! 

***

Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler, 
Bin bir derde düşer, canlarından bezerler. 
Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür, 
Onlar gibi olmayana adam demezler. 

***

Beni özene bezene yaratan kim? Sen! 
Ne yapacağımı da yazmışın önceden. 
Demek günah işleten de sensin bana: 
Öyleyse nedir o cennet cehennem? 

***

Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz: 
İki başımız var, bir tek bedenimiz. 
Ne kadar dönersem döneyim çevrende: 
Er geç baş başa verecek değil miyiz? 

***

İki batman şarap, bir buğday ekmeği; 
Bir koyun budu, bir de ay yüzlü sevgili; 
Daha ne istenir bilmem şu dünyada: 
Padişah daha iyisini bulabilir mi? 

***

Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde: 
Senden ayığız bu sarhoş halimizde. 
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı: 
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde? 

***

Bu dünyadan başka bir dünya yok, arama; 
Senden benden başka düşünen yok, arama! 
Vaz geç ötelerden, yorma kendini: 
O var sandığın şey yok mu, o yok arama! 

***

Şu dünyada üç beş günlük ömrün var, 
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar? 
Ev mi dayanır, bu sel yatağına? Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar? 

***

Adam olduysan hesap ver kendine: 
Getirdiğin ne? Götüreceğin ne? 
Şarap içersem ölürüm diyorsun: 
İçsen de öleceksin, içmesen de! 

***

Camiye gittim, ama Allah bilir niye: 
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye. 
Eskiden bir kili aşırmıştım camiden: 
O eskidi gittim yenisini yürütmeye. 

***

Şarap sen benim günüm güneşimsin! 
Öyle bir dolsun ki seninle içim. 
Bir bildik görünce beni sokakta: 
Ne o Şarap, nereye böyle? desin. 

***

Ben kadehten çekmem artık elimi; 
Tutmam senin senin kitabını, minberini. 
Sen kuru bir sofrasın, ben yaş bir sapık: 
Cehennemde sen mi iyi yanarsın, ben mi? 

***

Yarım somunun var mı? Bir ufak da evin? 
Kimselerin kulu kölesi değil misin? Kimsenin sırtından geçindiğin de 
yok ya? 
Keyfine bak: en hoş dünyası olan sensin. 

***
Tanrı, cennette şarap içeceksin, der; 
Aynı tanrı nasıl şarabı haram eder? 
Hamza bir Arab'ın devesini öldürmüş: 
Şarabı yalnız ona haram etmiş peygamber. 

***

Yüce varlık bize bir beden verince 
Sevmesini öğretti her şeyden önce 
Sonra şu delik deşik yüreğimize 
Mana incileri sakladı binlerce. 

***

Niceleri geldi, neler istediler; 
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler; 
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi? 
O gidenler de hep senin gibiydiler. 

***

Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! 
Bir ışık daha var, ışıklardan başka. 
Hiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye: 
Bir şey daha var bütün yapıtlardan başka.

***

Bir damla şarap ver Çin senin olsun; 
Bir yudumu bütün dinlerden üstün. 
Söyle, ne var dünyada şaraptan hoş? 
O acıya tatlılar feda olsun. 

***

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: 
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz. 
Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer ikişer; 
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz. 

***

Dünya üç beş bilgisizin elinde; 
Onlarca her bilgi kendilerinde. 
Üzülme; eşek eşeği beğenir: 
Hayır var sana kötü demelerinde. 

***

Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok; 
Şu dünyanın sırına ermişim az çok. 
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım: 
Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok.

***

Sen sofusun, hep dinden dem vurursun; 
Bana da sapık, dinsiz der durursun. 
Peki, ben ne görünüyorsam oyum: 
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun? 

***

Varlık yokluk derdini aklından sil; 
Bırak öteleri de kendini bil. 
Doldur şarabı, geniş bir nefes al: 
Kaç nefes alacağın belli değil. 

***

Öldürmek de, yaşatmak da senin işin; 
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin. 
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat? 
Beni böyle yaratan sen değil misin? 

***

Şarap iç, bire birdir derde tasaya; 
Ne bu dünya kalır, ne öteki dünya. 
Ne serin ateştir o, ne can dolu su: 
Çabuk ol, bulup içemezsin mezarda. 

***

Haram, acı, kötü derler canım şaraba: 
Oysa ne hoş şey, hele bir güzel sunarsa; 
İçin bakın; hem doğrusunu isterseni, 
Haram dedikleri her şey hoş galiba! 

***

Dedim ben artık kızıl şarabı içmem; 
Üzümün kanıymış bu, ben kan dökmek istemem. 
Gün görmüş aklım şaşırdı: Sahi mi? dedi; 
Yok canım, şaka, ben nasıl içmem! 

***

İnsan son nefese hazır gerekmiş: 
Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş. 
Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz: 
Böylece dirilirsek işimiz iş

***

Gece, gül bahçesinde ararken seni,
Gülden gelen kokun sarhoş etti beni;
Seni anlatmaya başlayınca güle
Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.

***

Düşünce göklerinin baş konağı sevgidir sevgi;
Gençlik destanının baş yaprağı sevgidir sevgi;
Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar,
Bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir sevgi.

***

Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.

***

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.

***

Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, 
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; 
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen 
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin. 

***

Günahlarım çok olmasına çoktur benim, 
Ama dinsizler gibi umutsuz değilim: 
Cennet cehennem umrumda değilse de 
Ötede hem şarap olacak, hem de sevgilim. 

***

Hayyam, günahım var diye tasalanma, 
Bunun için dertlere düşmek boşuna. 
Günah olacak ki Tanrı bağışlasın: 
Rahmet neye yarar günah olmayınca. 

***

Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.

***

Hayyam bilgelik çadırları dokudu; 
Sonra dert potasında yandı kül oldu. 
Bir pula satıldı kader çarşısında, 
Ölüm celladı geldi, boynunu vurdu. 

Hayyam, günahım var diye tasalanma, 
Bunun için dertlere düşmek boşuna. 
Günah olacak ki Tanrı bağışlasın: 
Rahmet neye yarar günah olmayınca. 

***

Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.

***

Hayyam bilgelik çadırları dokudu; 
Sonra dert potasında yandı kül oldu. 
Bir pula satıldı kader çarşısında, 
Ölüm celladı geldi, boynunu vurdu. 



   

    Derinden derine ırmaklar ağlar,   

    Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,   

    Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,   

    Ne söyler su dağa çoban çeşmesi.   

       

    "Göynünü Şirin'in aşkı sarınca   

    Yol almış hayatın ufuklarınca,   

    O hızla dagları Ferhat yarınca   

    Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."   

       

    O zaman başından aşkındı derdi,   

    Mermeri oyardı, taşı delerdi.   

    Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.   

    Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.   

       

    Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,   

    Kerem'in sazına cevap veren bu,   

    Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...   

    Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.   

       

    Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,   

    Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,       

    Ateşten kızaran bir gül ararda,

    Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,   

       

    Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,   

    Tarihe karıştı eski sevdalar.   

    Beyhude seslenir, beyhude çağlar,   

    Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi



 
BIR SURE SONRA

Bir sure sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasindaki
ince farki ogrenirsin,

Ve askin yaslanmak,
birlikte olmanin da guvende olmak
anlamina gelmedigini ogrenirsin,

Ve opucuklerin sozlesme
ve hediyelerin de vaat olmadigini ogrenmeye
baslarsin,

Ve yenilgileri
basin dik ve gozlerin acik karsilamaya baslarsin,
bir cocugun uzuntusu ile degil, bir yetiskinin
zerafeti ile,

Ve herseyi bugunu dusunerek yapmayi da ogrenirsin
cunku yarin ile ilgili hersey belirsizdir.

Bir sure sonra gunes isiginin yakici oldugunu
ogrenirsin
eger fazla maruz kalirsan

Bu yuzden,
baska birisinin sana cicek getirmesini beklemeden
kendi bahceni yarat
ve kendi ruhunu kendin susle.

Ve goreceksin ki dayaniklisin...
Ve kuvvetlisin,
Ve degerlisin.



 Gizem

 

En tatlı gülüşlerimde
Saklıydı yüzündeki gizemli düşler
Ne çok görmek istediğim rüyaydın sen
Ömrümün en doyumsuz sevdası
Her gece görmekten bıkmadığım
Hayali bir serapta kaybolmak...
Yüzünü öperek tenine değerek
Senden habersiz sende

Güzelim kalbinin içinde
Yüzlerce ben olmak
Bendeki her seni 
Yureğimde çoğaltarak sevmek
Sonsuz seni gizlemek
Büyüterek içimde
Sonsuza dek seveceğim seni
Sonu hiç gelmeyecek...



GEÇMİŞİN DÜŞÜ 

Bir cam kenarında geçmişi düşlüyorum
Hava sıcak mı sıcak bir temmuz günü
Bense eskimemiş acılarımın ürpertisinde
Buruk ve belki biraz hüzünlü...
Bir zamanlar şarkılarım vardı
Sevgiler üstüne yazılmış
Gün yüzü görmemiş hayallerim vardı.
Birde yılların el sürmediği gençliğim 
Güzel bir anı şimdi o istanbul,lu günlerim..
Hatırlıyorum çocukluğumu 
Sokaklarında top koşturduğum
SultanAhmet,i üç kat cumbalı evimi
Ve babamı,annemi...
Olmayacak şeyler istiyorum,
Yaşlanmamak gibi,ölmemek gibi,
Zamanı geri getirmek gibi...
Bir tek sevdiğim kaldı oralarda,özlediğim
Babam dı o,
On beşimde kaybettiğim...
Lise yıllarında bir kızı sevmiştim
Mahalledendi,adı Ayten,di.
Her akşam onu düşünüp
Ayten,li şiirler dinlemiştim
Ümit Yaşar,dan.
Bir anı artık o da ,
Mahallede bıraktığım hatıralardan..
Sonra fakülte yılları başladı
Gençlik başımda esen bir deli rüzgardı.
Hazzı vardı içimde,
Mücadeleden galip çıkmanın, 
Bir şeyleri başarmanın,
Bir kez olsun,
Şanssızlığıma çelme takmanın..
Ve umutlarım vardı geleceğe dair
Özlemlerimde...
En mutlu yıllarımdı o yıllar
Hala hatırımda ,
Arkadaşlarla Ferhunde Kebabı yediğimiz günler,
Adalarda yaptığımız piknikler
Haftada bir düzenlediğimiz balık günleri..
Sevmek gökyüzünde parlayan bir yıldız gibiydi o zaman
O da çoktan uzaklara kayıp gitti...
Fakülte bitimi İstanbul,la ayrılıyordu yollarımız
Bu koca şehre yabancıydım artık 
Bu doğduğum büyüdüğüm şehir artık bensizdi
Ben de İstanbul suz.
Acı tatlı anılarımı bırakmıştım bu şehirde
Bir de annemi.
O yalnızlığımı paylaştığım
Sırtımı dayadığım,sığındığımdı,
Can yoldaşımdı,annem di.
Ekmek kadar kutsal,su kadar aziz
O anne dualarıyla uğurlamıştı beni.
Otobüs camından son kez baktık birbirimize
Sonra yavaş yavaş uzaklaştık
Yıllar önce babamı almıştı bu şehir
Şimdi de annesizdim artık.
İlk kez ayrılıyorduk onunla
Ağır geliyordu onu öyle bırakmak 
Bir başına.
Gözlerime hapsedemedim gözyaşlarımı
Her damlası ağır bir yüktü sanki
Bırakıverdim boşluğa, aktılar
Hala o günleri düşündüğümde 
İçimde küçücük bir çocuk ağlar.
Merhaba derken yeni bir şehre
Elimde bavulum,cebimde ümitlerimle
Bir korku sarıyordu içimi
Ürperiyordum.
Her şeyi yabancıydı bu şehrin
Suyu,havası
Ne bir tanıdık vardı,
Ne bir başkası.
Bir bebek ilk adımlarını nasıl atarsa 
Korkak ve ürkek
İşte bende öyle atıyordum adımlarımı hayata.
Bir kere daha inanıyordum kadere
Çünkü,hükmedemediğimiz şeylerden biridir o
Tıpkı zaman gibi.
Aldırmaz karşı koyuşlarımıza
Acizliğimizi yüzümüze vurur gibi.
Yeni bir çevre yeni insanlar
Gülen insanlar,ağlayan insanlar
Riyakar,iki yüzlü insanlar.
Ensemde yalancılar,vefasızlar,hainler
Her an sırtımdan vuracakmış gibi duran eller.
Kim demiş yalnızlık güzeldir diye
İnanmayın en büyük yalanı söylemiş
Kalabalıklar içinde boğuşurken bile
Nasıl yaşar insan yalnızlığı bilir misiniz
Nasıl ağlatır gurbet türküleri...
Ve birgün bir teselli doğdu acılarıma
Bulutların arkasından güneş açarcasına
O benim bir parçam,vazgeçilmezim
İlk göz ağrım,kanatsız meleğim.
Onunla en güzel aydınlıklara doydum
O güneşin adını Kutlay koydum.
Sonra bölündü güneşim,birken iki oldu
Hiç birşeye benzemiyor,baba olmanın mutluluğu.
Şimdilerde yaş otuzbeş,mevsim yaz
Daha bir anlamlı artık eve dönüşlerim,
Özleyişlerim.
Yıkılmaz inançlarım var,
Devrilmez kalelerim.
Ne kadar sarsılsamda direneceğim 
Düşmeyeceğim.
Ne kadar vurulsamda önemli değil
Yaralar alsam da ölmeyeceğim
...

 


BEN Mİ ?
 

Ben mi? Evet.. 
bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünleri bırakarak.. 
bir çiçek merhaba diyecek.. 
hoşgeldin diyecek dağ.. 
orman gülümseyecek.. 
anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin 
hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde 
tam anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir.. 
hiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece.. 
kendi mantığı, kendi güzelliği içinde tutarlı.. 
ama halkın yaşantısı girecektir oraya, çünkü yaşayan büyük 
 bir şeydir halk.. 
deniz ve ufuk girecek, karınca yuvaları, gökyüzü, kozalaklar 
ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk.. 
yani sevişmek denizle, koşulsuz, önyargısız, hesapsız.. 
yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl.. 
doğan, ölen ve yaşayan şeyleri.. 
doğumu, ölümü ve yaşamayı 
yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak.. 
Ben mi? Evet. Çıkıp gideceğim bir gün.. 
tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde.. 
sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek 
artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan yürekle...  
 


 

 


SORMA BANA


Sorma bana kimim
Nerden geldim buraya                        
Gözlerimdeki kırmızı bulutlar
Hangi günlerden sorma.

Elbet olmuştur geçmişte
Açıklanamaz şeyler
Bağlardan çaldığım üzümleri
Yemişimdir yaslanıp mavi göğün göğsüne

Sorma bana kimim
Yaşım kaç , işim ne?
Bana seviyor musun? de.
Başka bir şey sorma
.

 

 

 GÜL

Gülün tam ortasında ağlıyorum,

Her akşam sokak ortasında öldükçe

Önümü arkamı bilmiyorum

Azaldığını duyup duyup karanlıkta

Beni ayakta tutan gözlerinin

 

Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum

Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz

Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum...

İstasyonda tren oluyor biraz

Ben bazen yolunu bulamayan bir adamım

 

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum

Her nasılsa sokağa düşmüş

Kolumu kanadımı kırıyorum

Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı

Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 
  Bugün 23 ziyaretçi (46 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol